İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi | Kadıköy Belediyesi'nin İşbirliğiyle, Sinema ve Felsefe Konferanslar Dizisi
İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi

Kadıköy Belediyesi'nin İşbirliğiyle, Sinema ve Felsefe Konferanslar Dizisi

Paylaş

SİNEMA ve FELSEFE” KONFERANSLARI Sinema ve Felsefe                                                   

Prof. Dr. İoanna Kuçuradi

T. C. Maltepe Üniversitesi

İnsan Hakları Merkezi Müdürü

Bu dizinin amacı, bir yandan felsefenin sinemaya −film yapanların insan durumlarını çerçevelemede− neler sağlayabildiğini; diğer yandansa, filmlerin bir felsefî düşünceyi görüntü haline getirilmesine, dolayısıyla o düşüncenin daha çok sayıda insana ulaşabilmesini nasıl sağladığını; yanından geçip göremediğimiz insansal ve insanca durumları görmemize, dolayısıyla bunların üzerinde kafa yormaya ve ilişkilerimizi sorgulamaya nasıl yol açabildiğini göstermektir.

Bu konuşmada bazı felsefe kavramları ve düşünceleri “Otel Ruanda”, “Ateşkes”, “Schindler’in Listesi”, “Nuremberg Mahkemesi”, “Başkalarının Hayatı” gibi filmlerle görülür hale getirilmeye çalışılacaktır.

 

TARKOVSKY SİNEMASINDA ETİK

Yard. Doç. Dr. Elif Nuyan

T. C. Uludağ Üniversitesi

Fen- Edebiyat Fakültesi

Felsefe Bölümü

Sanatı taklit olarak ele alan Aristoteles, Poetika adlı eserinde sanatçıları da taklit edenler olarak nitelendirir. Taklitçiler ise eylemde bulunanları taklit etmektedir. Eylemler, iyi eylemler ve kötü eylemler olarak ikiye ayrılabildiğine göre, Aristoteles bütün ahlâksal özelliklerin sonunda bu iyi-kötü karşıtlığına vardığını belirtir. Aristoteles için etik ve sanatın alanı böylelikle bir kesişim durumundadır. 20. yüzyılda ortaya çıkan yeni bir sanat dalı olarak sinema da, kendine özgü yapısından kaynaklanan “gösterme” ve “yaşatma” olanaklarının genişliğinden ötürü, Aristoteles’in değerlendirdiği tragedya ve komedyadan çok daha geniş ve karmaşık taklit olanaklarına sahiptir.

Sinema dünyasına bakıldığında, sanat ve etik kavramları üzerinde en çok düşünen sinemacılardan biri, ünlü Rus yönetmen A. Tarkovsky olmuştur. Sanatta belirleyici olan, dünya görüşü, etik ve düşünsel amaçlar olduğunu düşünen Tarkovsky, sinema sanatının insanlığı kurtarmada önemli bir rol oynayabileceğine inanır. Sinemayı, insanlığın ahlakî açıdan çöküşüne engel olabilecek bir araç olarak görür. Çağımızda insanlığın bir kriz durumunda olduğunu söyler Tarkovsky ve sinema aracılığıyla insanları kendileriyle yüzyüze getirmeyi amaçlar. Tarkovsky’e göre, sanatçı insanları kendi insanlık durumuyla yüzleştirmekten sorumludur. Başyapıtlar, etik ideallerin ifade edilme çabasından doğarlar.

 

Sanat Felsefesi ve Sinema Sanatı

Prof. Dr. Abdullah Kaygı

T. C. Hacettepe Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi

Felsefe Bölümü

İnsanlar doğuştan mı kötü oluyorlar, yoksa toplumdan etkilenerek mi kötü oluyorlar?  Şiddet vahşi insan doğasından mı kaynaklanıyor, yoksa toplumun insanlık dışı oluşundan mı kaynaklanıyor? Her şeyin yapaylaştığı, sahteleştiği bir toplumda seçme/tercihte bulunma özgürlüğü olabilir mi? Nasıl olabilir? Sahte olmak ile sahici olmak arasındaki fark görülebilir mi? Toplumdaki sahtelikler yüzünden doğan kötülüklerin, aynı toplum tarafından iyileştirilmesi olanaklı mıdır? İnsanları, bir şekilde beyinlerini yıkama yoluyla, kötü olmaktan kurtarıp iyi insan yapmak olanaklı mıdır?

Bu konuşmada bu sorular, bu gibi soruları zorunlu olarak düşündüren Otomatik Portakal filmine dayanarak tartışılacaktır.

 

SİNEMADA FELSEFE SORUNLARI: Ömer Kavur’un Anayurt Oteli’ne Felsefeyle Bakmak

Prof. Dr. Işık Eren

Uludağ Üniversitesi

Fen-Edebiyat Fakültesi

Felsefe Bölümü

Sanat eserlerine ilişkin değerlendirme çalışmaları, alıcı için çok defa eserin uyandırdığı duyguyu dile getirmekten öteye geçememektedir. Bu nedenle birçok eleştirmen, esere ilişkin değer yargıları dile getirmenin ötesine geçememektedir.  Bir sanat eserinin değerini kavramak ve göstermek ise, insan ve değer bilgisine sahip olmakla mümkündür.

Ülkemizde,  çok önemli edebiyat eserlerinden biri de Yusuf Atılgan’ın yazmış olduğu Anayurt Oteli romanıdır.  Sinema yönetmeni Ömer Kavur bu eserden bir sinema filmi yapmıştır. Bu konuşmada Ömer Kavur’un yönettiği Anayurt Oteli filmine felsefe açısından bakılacak ve felsefenin sanata, özellikle sinemaya sağladıklarına,  sinemanın da felsefe problemlerine tuttuğu aynaya işaret etmeye çalışılacaktır.

 

BİLİMKURGU KARA FİLM YA DA "DÜŞÜNCE" ÜRÜNÜ:  BLADE RUNNER

Prof. Dr. Simten Gündeş

Kadıköy Belediyesi

Kültür ve Sosyal İşler Müdürü

"Persona", bir kişinin olması gerektiği biçimiyle en ülküsel görünümüdür, ancak erkek  dış görünüşüyle "güçlü adam"ı oynarken içten içe kadının zayıflığıyla ödünlenen ruh durumunda bir kadın (anima) olur; ve "persona" kavramına tepki gösteren de içindeki "anima"dır. L. Hockley, Cinematic Projections.

Batı dünyasının önderliğini yapan bir güç niteliğiyle Amerika, bu dünyaya egemen öykü biçimini de bulgulayan ülke olmuştur. Hollywood çağcıl öykü normlarını yazarak, çağcıl kahramanı belirlemiştir: Bize, seçim yapmayı bilen kadın ve erkek tiplerini getirmiştir; bunlar kendilerini iyiliğin güçleriyle aynı düzeye koyan, iyiliğin kötülüğe karşı kurtarıcı olduğuna inanan ve iyiliğin son utkusundan kesinlikle kuşku duymayan karakterlerdir. J. Zoje, Analysis and Tragedy.

Yukarıdaki iki alıntıyı neden yaptık? Bilimkurgu kara film örneği olarak Blade Runner tam da bu alıntılardan yola çıkarak çözümlemeye uygundur. Ve her yapıt bir düşünce ürünü ise, bu bağlamda "film" de bir düşünce ürünü niteliğindedir −tıpkı Aristoteles'in "poetika"sı gibi. Biz de neredeyse kendimizi bir eski yunan atleti sayarak uzun bir sıçrama yapıp bugüne atlayalım ve geleceği düşünen bu "düşünce" ürününde neler düşünülmüş, birlikte görelim.

 

SİNEMAYA FELSEFE İLE BAKMAK

Doç. Dr. Hakan Savaş

T. C. Anadolu Üniversitesi

İletişim Bilimleri Fakültesi

Sinema-Televizyon Bölümü                                                                                                  

Felsefenin penceresinden sinemaya ya da sinemanın penceresinden felsefeye bakışta belirleyici olan unsurlardan biri, bakış sahibinin sinemadan, dolayısıyla sanattan ve felsefeden ne anladığıdır. Bu nedenledir ki, sinemaya felsefeyle bakmanın da çok çeşitli, farklı yolları olabilir. Bu yollardan biri de, felsefî bakışı film çözümlemesine ve eleştirisine taşımaktır.  

Sanatın her dalında olduğu gibi, sinemada da eleştiri ya da film eleştirisi söz konusu olduğunda, eleştiride kullandığımız “ölçüt” belirleyici önem taşır. Her ne kadar kullandıkları dil ve yöntem farklı olsa da, felsefe ile sanat arasında kurulacak ilişkide temel unsur ya da ölçüt “insan”dır. “İnsan ölçü olmaktan çıkarsa hiçbir şeyin ölçüsü kalmaz” diyor felsefe. Ne zaman insan ve insanın anlam dünyası, insanın değeri ve değerleri soru-sorun olursa, o zaman felsefe ve sanat ortak bir paydada buluşmuş demektir. Öyleyse sinemaya felsefe ile bakışta, bu bakışın film eleştirisine taşınmasında da ölçütün “insan” olduğu söylenebilir.  

 

Türkiye’de Belgesel Sinema ve Kültürel Hümanizm

Yard. Doç. Dr. Hakan Aytekin

T.C. Maltepe Üniversitesi
İletişim Fakültesi

Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü Başkanı

Türkiye’de belgesel sinemadan yaklaşık 100 yıldır söz edilse de, belgesel sinema akademik olarak üzerinde yeterince çalışılmamış bir alandır. Türkiye’de belgesel sinemanın tarihi yazılmadığı gibi, bu konuda dönemselleştirme çalışmaları da yetersizdir. İlk yıllarında “propaganda” işleviyle öne çıkan ve resmî tarih anlatıcılığının ve belgeciliğin pek ötesine gidilemeyen belgesel sinemanın sanat ve felsefe ile buluşması ise 1950’lerin ortasında, İstanbul Üniversitesinden akademisyen-sanatçı Sabahattin Eyüboğlu ve Mazhar Şevket İpşiroğlu ile başlar. Bu dönemde sanat ve edebiyat alanındaki kültürel hümanizmacı yaklaşımlar, belgesel sinemada yaşadığımız coğrafyanın tarihine ve kültürüne bütüncül ve dikey bir bakışla sahip çıkmak şeklinde tezahür edecektir.  Bu eğilim daha sonraki yıllarda, özellikle Suha Arın ve ekolündekiler tarafından sürdürülecektir.

 

Film Tasarımı ve Yorumunda Hermeneutik Teori            

Yard. Doç. Dr. Cem Çınar

T.C. Maltepe Üniversitesi                           
Güzel Sanatlar Fakültesi

Dekan Yardımcısı

Tarihsellik, dil, bilinç, anlama ve yorum gibi temel felsefî nosyonlar nezdinde kendine özgü bir tasarım ve yaklaşım biçimi sunan Hermeneutik, insan ve toplum bilimlerinde, özellikle estetikte 20. Yüzyılın başından beri giderek artan bir ilgi görmektedir.

Etimolojisi ve felsefî temelleri Eski Yunan Felsefesine ve Mitolojisine kadar giden Hermeneutik, çağdaş anlamını ilk olarak Schleiermacher ve Dilthey’in çalışmalarında bulur. 20. yüzyılda da Heidegger ve Gadamer’in anlama ve yorumun ontolojik yapısı üzerine ortaya koydukları fikirlerle, Hermeneutik daha geniş bir perspektifte değerlendirilme yolunu açar. Bu döneme kadar yorum-bilim ile eş anlamda olacak şekilde, daha çok bir “yöntem/yaklaşım” olarak tanımlanagelen Hermeneutik, özellikle Gadamer’in çalışmalarıyla “anlama sanatı” olarak tanımlanmaya başlar.

Bu konuşmada Hermeneutiğin kendine özgü felsefî yaklaşımını film tasarımı ve yorumunda somut olarak uygulamanın yollarına odaklanılacak. *

 

Modern Zamanların Kamp Ateşi: Sinema

Doç. Dr. Oktay Yalın

T.C. Maltepe Üniversitesi                           
İletişim Fakültesi

Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü

Felsefecilerin karmaşık felsefi sorunları örneklerken sinema yapıtlarına başvurmaları giderek yaygınlaşan bir eğilim. Diğer yandan sessiz sinema ustalarının dahi en büyük çabası hep daha karmaşık kavramları ekranda ifade edebilmenin bir yolunu bulmak olmuştur.

Sinema ve felsefe arasındaki bu karşılıklı ilişkiye sanatçının ve sinema sanatının perspektifinden yaklaşarak bu ilişkinin günümüz sorunlarına nasıl ışık tutacağı tartışılacaktır.

 

Sinema Felsefesinden Derviş Zaim’in “İnsan-Doğa Üçlemesi”ne Bakmak

Prof. Dr. Selahattin YILDIZ

T.C. Maltepe Üniversitesi                           
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı

Felsefede bir akıl yürütme yöntemi olan tümevarım, sinemanın doğası olan tek kareden perdedeki bütüne ulaşan yapıyla benzer niteliktedir. Sinemanın varoluşunu tamamlayan unsur ise, Platon’un mağara betimlemesinde karşılık bulan ışıktan yansıyan gölgelerdir. Zaman ve mekân ışığın izdüşümü olarak sinemada karşılık bulur. Felsefî düzlemde sinemanın gerçekle ilişkisi bu düzlemde sorgulanagelmiştir.

Bu konuşmada, Derviş Zaim’in “İnsan-Doğa Üçlemesi”, felsefenin temel konularıyla olan ilişkileri bağlamında değerlendirilecektir.

 

FİLMİN GÖSTERGEBİLİMSEL VE DÜŞÜNSEL MİMARİSİ

Prof. Dr. Nüket Güz

T. C. Beykoz Üniversitesi

Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı

"İnsan yaratımı tekniktir (tekerleğin, değirmenin, buharlı makinanın yaratımı gibi).

İnsan yaratımı estetiktir (bezemeler, şarkılar, resimler, sanatlar, şiirlerin yaratımı gibi).

İnsan yaratımı entelektüeldir (düşünceler, kavramlar, kuramların yaratımı gibi).

İnsan yaratımı aynı zamanda toplumsaldır (yasalar, kurumların yaratımı gibi); ancak bu durumda bireylere gereksinim duyar". Edgar Morin

İnsan,  tıpkı Edgar Morin'in dediği gibi, teknik, estetik, entellektüel, toplumsal yaratımlarda bulunur. "Sinema" insan yaratımlarının hangisine girer? "Estetik" olanlara dersek, çok kolay bir yanıt olurdu. Sinema hem teknik, hem estetik, hem entellektüel, hem toplumsal yaratım ürünüdür, ya da başka bir anlatımla, düşünce ürünüdür. Ancak bu denli çoklu düşünce, bir filmin "göstergebilimsel" ve "düşünsel" mimarisi olur.