INTERNATIONAL OFFICE | Ögrencilerimizden Mesajlar
INTERNATIONAL OFFICE

Ögrencilerimizden Mesajlar

Paylaş

Yücel Ekiz 22 yaşındayım Maltepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım 3. Sınıf öğrencisiyim. 1.sınıfın sonlarına doğru erasmus hakkında bilgiler öğrendim ve Erasmusa gitmek gibi bir merak doğdu içimde biraz araştırdıktan sonra erasmus için notlarımın olumlu olduğunu öğrendim ve serüvenim bu şekilde başladı.3. sınıfın güz döneminde Portekiz Lisbon’ a erasmus programı ile gittim.Yaklaşık olarak 4,5 ay  Lisbon da bulundum. Erasmus programı sayesinde aklımda olup da yapmayı uzak gördüğüm şeyleri yakalama fırsatı buldum. Bu sayede 8 farklı şehirde bulundum. (Sevilla,Merida,Barcelona,Frankfurt,Münih,Kişinev,Madrid,Düsseldorf).

Lisbon’a giderken aklımda bir sürü sorularım vardı. Nerede yaşayacaktım, kolayca arkadaş edinebilecek miydim?, adapte olabilir miydim? Diye sorularım vardı. Evimi Erasmus’lu öğrencilerin oluşturduğu UNIPLACE adlı yerden bulmuştum ve 4,5 ay orada kaldım. Şehirdeki insanlar ve diğer Erasmus’lu öğrenciler çok sıcak oldukları için arkadaş edinme kaygım uçaktan indikten 4 saat sonra sona ermişti. Erasmus’ un bana birçok konuda katkısı oldu. Bahsetmek gerekirse, farklı kültürden insanlarla tanıştım ve güzel dostluklar edindim. Bu sayede edindiğim arkadaşlarımın kültürlerini, yaşam tarzlarını hakkında bilgilerim oldu. Türkiye’ye döndükten sonra Erasmus’ u herkese tavsiye etmekteyim.


 Yeşim Demirci Akçay gibi küçük bir tatil beldesinde yirmi üç yıl önce doğmuş, adı Yeşim  olarak verilmiş, biraz zorlayarak da olsa büyümüş biriyim. Üniversiteye kadar olan bütün okul hayatımda başarısızlıklardan başarısızlıklara koşmam ile tanınırım. Çocukluğumun her anını dolu dolu sokaklarda geçirdiğim için lisede iyi bir yer kazanamayıp meslek lisesinde grafik tasarım okumaya karar verdim. Dört yıl süren çizim ve tasarım zorlamalarım sonucunda üniversite sınavına girmiş ve yeni bir başarısızlığa imza atmıştım. Yılmadan iki yıl denemiştim de. Bu işi kendi başıma çözemeyeceğimi anlayan babam konuya el atmış biraz da ablamın zoru ile kendimi Üsküdar Üniversitesi’nde hazırlık okurken bulmuştum. İngilizce öğrenmeye 19 yaşımda başlayıp bir yılı bunun için feda etmiş yetinemeyip bir kere daha sınava girmiş ve Maltepe Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünün yüzde yüz ingilizcesine geçmiştim. İlk yılımda çok basit olduğuna inandığım erasmus sınavına büyük bir özgüven ile girmiş ve vitrinime yeni bir başarısızlık daha eklemiştim. İkinci yılımda ise emeğimin ve ısrarımın sonucunu alıp Lizbon’da erasmus yapmak için belgelerimi imzalarken gerçekten gideceğimi fark etmiştim. Fakat imzayı çoktan atmıştım bile. Herkesin mükemmel bir deneyim, çok şanslısın gibi laflarının verdiği destek ile kısa bir süre sonra uçağım Lizbon’a iniş yapmıştı. İlk sınavımı pasaport kontrolünde verdikten sonra kendimi okyanus sahillerine atıp 10-15 günlük bir tatil yapmıştım. Açılış töreni için gelen mail ile birlikte havlumu toplayıp törene katıldıktan yaklaşık bir saat sonra yanlış törende olduğumu fark etmiştim. Zaten Portekizce olmasından anlamış olmalıydım. O hafta belgeler için kesinlikle yeterli özgüvenimin olmayışı ile birlikte belgelerimi yarım bir şekilde tamamlamış derslere katılmıştım. İlk bir ayım olayın ne olduğunu ve benim nerde olduğumu anlamakla geçmişti.. Ardından kendimi erasmus gruplarına atmış kart çıkarmış ve her gün erasmus partilerinde bir çok arkadaş ile birlikte eğlenirken buldum. Sanırım bu deneyim denen şey o zaman başlamıştı benim için. Bu süreç için bir macera demek istemiyorum çünkü macera kelimesini birazdan aşağıda kullanacağım. Lizbon'da ki erasmus hayatım hızlıca geçerken en yakın arkadaşımla birlikte büyük bir macera yaşama kararı alıp ilk uçakla Fas'a gitmiştik. Bir araba kiralayıp bütün Fas’ı gezdikten sonra çöle gitme kararı nedense bizim için o an çok mantıklı gelmişti. Bu sefer de bulduğumuz ilk deveye binip büyük sahra çölünde uzun bir yoldan geçip ateş başında dans eden insanların arasında kararımızı tekrar sorguluyorduk. Develer, ateşler, çöller, Marakeşler, Kazablankalar, Rabatlar gibi ilginç şeyler gördükten sonra Lizbon’a dönüp vizelerimizi vermiştik. Fakat bu süreçte Fas gibi değişik bir ülkeyi görmüş olmak bizi çok mutlu etmişti ve bunu tekrar yapmak istiyorduk. İlk önce Portekiz'de görülmesi gereken Sintra, Cascais, Porto... gibi yerleri gördükten sonra en ucuz bileti bulup ailemi görmek için Marsilya'ya gitmiştim. Benim bu gidişimi kıskandığı için ertesi güne bilet alan bu arkadaşım ile asıl deneyimi yaşayacağımızı kim tahmin edebilirdi. Cebimizdeki toplam 200€ ile ne yapabiliriz sorusuna Marsilya sahilinde karar vermeye çalışırken geri dönecek yeterli paramız olmadığını anlayıp en azından İspanya'ya inmeyi düşünürken Nice’e bilet aldık. Hostele paramızın yetmeyecek olması bizi tüm gece havaalanında bekletmişti. Sınıf arkadaşımızın Zürih'te olduğunu ve oraya kadar gelebilirsek bizim dönüş biletimizi alacağını söylemesi üstüne internette  45€ olan bileti sabah almaya karar verdik. Hiç beklenmedik bir şekilde bu geziye Zürih'te devam edecek olmanın neşesi ile uyuya kalmıştık. Sabah otogara gittiğimizde biletin  85€ olduğunu öğrenmemizin yaklaşık 30 sn sonrasında bu karardan vazgeçip ‘ Nereye bilet var?’ sorusuna Barcelona cevabı aldıktan sonra 8 saat Nice’i gezip ardından Barcelona'ya on saatlik bir yolculuğa başlamıştık. İki kişi, iki gece için toplam fiyatın 20€ olduğu tuhaf bir hostele yerleşip iki gün aç, susuz ve mükemmel bir enerji ile Barcelona'yı gezdikten sonra arkadaşlarımızdan topladığımız paralarla Madrid'e oradan da Lizbon'a, bizce ‘evimize’ dönmüştük. Bu kadar tempolu bir gezinin ardından iki haftamızı verip finallere hazırlanmış nasıl bir şansla olduğu belli olamayan bir şekilde bütün derslerimizi vermiştik. Beş ayı nasıl geçireceğimi bilmezken son on güne girmiştim ve hayatımda yaptığım en güzel şeyin bittiğini fark edip bu on günü gitmediğimiz bütün kafelere gidip ağlayarak geçirmiştik. Ve on gün o kadar hızlı geçmişti ki uçağıma son iki saat kala havaalanında arkadaşlarımın beni yolculaması sonucu İstanbul'a geri dönmüştüm. Herkesin dediği gibi hayatımın en güzel deneyimini yaşamış olmak ne kadar güzel bir his vermiş olsa bile bunun bitmiş olduğunu bilmek bir o kadar üzücüydü. Sanırım bu deneyim benim başardığım en güzel şeydi.                                                                                                             


Merhabalar, ben Alper ÇEŞMECİK. Maltepe Üniversitesi İngilizce Halkla İlişkiler ve Tanıtım 2.sınıf öğrencisiyim. Fakülteye geçmeden önce hazırlık döneminden bu yana aklımda olan Erasmus programına katılmaya hak kazandım.

Geçen sene güz döneminde Erasmus programıyla Hollanda Rotterdam Hogeschool Üniversitesi’nde yarım dönemlik bir Erasmus programına katıldım. Bu programa katılmadan önce daha önce hiç Avrupa’ya çıkmamış birisi olarak heyecan ve telaş içindeydim. Hollanda’ya vardığımda benim için bambaşka bir dönem başladı.22 yaşındayım. Bu yaşıma kadar ki yaşadığım en büyük deneyim ve tecrübeyi Erasmus sayesinde yaşadım. Tek başıma gitmemin avantajlarını yaşadım. Erasmusa gidecek olan arkadaşlar varsa tek başlarına gitmelerini öneriyorum. Hem yabancı dilinizi geliştirme hem de oradaki hayata adapte olmak için tek başına yurtdışına çıkmak büyük bir avantaj.

Birçok ülkeden bir çok arkadaş edindim. Kendimi geliştirmek adına elimden gelen her şeyi yaptım.Düzenli bir plan üzerinden gittiğinizde gezmeyi de ,çalışmayı da, eğlenmeyi de bir arada yapabiliyorsunuz.Paris,Barselona ve Brükseli gezme, tanıma o ülkelerin kültürel değerlerini öğrenme fırsatı elde ettim.

Erasmus sadece bir program üzerine kurulu olmadığı gibi başka ülkelere yelken açma,ufkunuzu genişleştmek adına mükemmel bir fırsat. Her zaman yurtdışına çıkma imkanımız oluyor,fakat bu erasmus programında bir sorumluluk sahibi olduğunuzu hissediyorsunuz. Bu sizi her ne kadar korkutsada program sonunda ‘ zaman ne çabuk geçti,keşke bir dönem daha kalsaydım’ dediğiniz olacaktır. Öğrencilik döneminizde Erasmusun tadını,keyfini çıkmarmadan okulu bitirmeyin diyebilirim. Önümüz dönem için tekrar Erasmus programına dahil olacağım. Bu seferki adresim Portekiz. Dünyayı elimden geldiğince gezip kendimi geliştirmek istiyorum. İleride güzel yerlere gelmek için, ekmeğinizi elinize almak için okulun size sunduğu  tüm imkanlardan yararlanın.
Tüm Erasmus adaylarına başarılar diyorum.


Osman Tosun

ERASMUS

  Erasmus dedin mi akan sular durur bir üniversite öğrencisi için. Her yiğidin kalbinde bir aslan yatar derler ya Erasmus aslandır üniversite öğrencisinin kalbinde. Ki bu aslan ortaya çıkmak için üniversiteyi beklemez her zaman (kendimden biliyorum). Hatırlarsınız lisede hocalar hep motive etmek için konuşurlar, git üniversiteye rahat et, hayat üniversite de falan filan. Biz de düşünürüz, üniversitenin neresinde bu hayat diye. Baştan deseler ya Erasmus denen bir nimet var. Ben lise yıllarımda koydum yapılacaklar listeme Erasmusu ve 18 Ocak 2017 Çarşamba Dublin’e ayak basınca karaladım üzerini. Anlayacağınız üzere, Erasmus deneyimim için İrlanda’yı seçtim. Birçok arkadaşım gibi belki şu an sizin de aklınızda şu soru olabilir “Neden İrlanda?”. Benim en büyük amaçlarımdan biri gezip görmenin yanında İngilizceme neler katabilirim düşüncesiydi bu yüzden ana dili İngilizce olan bir ülke öncelikli tercihimdi. Aslında İrlanda’nın iki tane resmi dil var biri İrlandaca diğeri İngilizce. İlk başta İngilizceden bozma bir dilmiş gibi düşündürse de tamamen farklı bir dil. Eğer içiniz de İrlanda hayali olan varsa bu gerçek sizi korkutmasın çünkü çok büyük ihtimalle hiç İrlandaca duymadan ülkeden ayrılacaksınız. Birkaç küçük şehir dışında günlük hayatta kullanılmıyor ve birkaç tabela dışında karşılaşacağınızı da sanmıyorum ama öğrenmek isterseniz gideceğiniz üniversitede Erasmus öğrencileri için açılmış bir sınıf bulabilirsiniz. Bu sebepten İrlanda benim için biçilmiş kaftandı ve Erasmus hayatımın dönüm noktalarından biri oldu. Erasmus sayesinde birçok şey öğrendim ve öğrenmeye de devam ediyorum. Böyle diyorum çünkü öncesinde Ankara’dan öteye geçmemiş olan ben, döndüğümde hayatımın 120 gününü batı Avrupa da, kendine has bir kültürü ve candan insanların olduğu bir ada ülkesinde geçirmiş olacağım (bugün yüzüncü gün). Evet şu anda İrlanda’dan yazıyorum ama hediye paketinin içinde gönderilmedim buraya. Eğer bu yola çıkmak istiyorsanız öncesinde tatlı bir koşuşturmaya hazır olmalısınız. Bunu gözünüzü korkutmak için söylemiyorum, korkmasın da. Şimdi gitmeyi kafaya koydunuz, ne yapmalısınız, sizi neler bekliyor biraz bundan bahsetmek istiyorum. Önce gerçekten isteyeceksiniz, siz istedikten sonra her şey çorap söküğü gibi gelecek emin olun çünkü gerisi prosedürden başka bir şey değil. İlk basamak olan Erasmus sınavına gireceksiniz. Bana göre bu yolun en kolay kısmı bu etap ama ne demişler en uzun yollar bir adımla başlar. Asıl hikayeniz sınavı kazandıktan sonra başlayacak. Sözleşmeler, banka hesapları, vize işlemleri, yazışmalar derken zamanın nasıl geçtiğini unutup kendinizi bir anda hayalinizde ki ülkede buluvereceksiniz.

Hayallerinizin gerçek olması dileğiyle. Sağlıcakla kalın.