Maltepe Üniversitesi | Fedakar Sağlık Ordusunun Tıp Bayramı Kutlu Olsun

Fedakar Sağlık Ordusunun Tıp Bayramı Kutlu Olsun

14 MART’I ‘BAYRAM’ YAPAN KAHRAMANLAR

Bu ülke hiç kolay kazanılmadı. Her karışına gizli kalmış veya unutulmuş kahramanların kanı aktı. O kahramanlardan biri de 14 Mart’ı Tıp Bayramı yapan Tıbbiyeli Hikmet’in ve arkadaşlarıydı.

Maltepe Üniversitesi, 14 Mart Tıp Bayramı’nın az bilinen bu hikayesini araştırdı, tanıklarla konuştu ve çarpıcı bir kısa filme imza attı.

14 Mart dünyanın hiçbir yerinde tıp bayramı olarak kutlanmıyor, bir tek Türkiye hariç…

Peki neden?

Hikayesi, 1919 Mart ayına, az bilinen bir kahramanlığa ve milli mücadele günlerine dayanıyor:

Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşlarının mücadelesine….

1919 yılının mart ayıydı…

Osmanlılar Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılmıştı. Yurt işgal altındaydı. İngiliz Donanması, topları şehre çevrili halde Haydarpaşa Limanı’nda demirlemişti.

İşgalciler limana yakın olduğu için dönemin Tıp Fakültesi olan Tıbbiye-i Şahane binasına el koymuş, öğrencileri bir bölüme sıkıştırmış, öğrenci yatakhanelerini de bodrum katına taşımıştı.

Binalarından çok, yurdun işgal altında olmasından büyük rahatsızlık duyuyordu Tıbbiye öğrencileri. “Bağımsızlık karakterimizdir” mesajı vermek ve Türk bayrağının her zaman dalgalanmaya devam edeceğini göstermek istiyorlardı İngilizlere…

Tıp öğrencisi Hikmet Bey etrafında örgütlendiler.

14 Mart Osmanlı’da tıp eğitimin başlama tarihiydi. O sabah harekete geçmeye karar verdiler. İşgali protesto edeceklerdi.

Hikmet Bey ve arkadaşları dev bir Türk bayrağı hazırladı. İngiliz nöbetçileri atlatarak okulun iki kulesinin arasındaki çatıya çıktılar.

Ardından o dev bayrağı dalgalandırdılar.

İngilizler eyleme katılan tüm öğrencileri tutukladı. Hikmet Bey ve arkadaşları, bahanelerini de hazırlamıştı. 14 Mart 1827 tarihi, “Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire”nin kuruluş günü ve aynı zamanda Osmanlı’da ilk modern tıp öğreniminin başladığı tarih olarak kabul ediliyordu. Öğrenciler “Biz her yıl 14 Mart’ı kutlarız” diye savunma yaptılar. İngilizler, bu savunma karşısında Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşlarının eylemini sineye çekmek zorunda kaldı.

Tıbbıye’nin kuruluşu ilk kez böyle kutlandı. Ve 14 Mart; 1919 yılından itibaren ‘Milli Mücadele’nin sembol tarihlerinden biri oldu ve Türk Tıp Bayramı olarak kabul edildi…

***

İngilizlere karşı eylem yapan Tıbbiye öğrencileri milli mücadelede de önemli roller oynadı.

Eylül 1919 tarihinde, İstanbul’a Mustafa Kemal’in Sivas’ta kongre düzenleyeceği haberi geldi.

Tıbbiyelileri temsilen öğrencilerin gitmesine karar verildi. Aralarında para topladılar. Ancak o yokluk yıllarında sadece 9,5 lira toplanabildi ve bu para sadece bir kişinin gitmesi için yeterliydi. Tıbbiyeliler adına seçilen Hikmet Bey Sivas’a ‘gençlik delegesi’ olarak gönderildi.

Kongrenin bir bölümünde İngiliz mandasından yana olanlarla, Amerikan mandasından yana olanlar tartışıyor, Mustafa Kemal olanları izliyordu. Manda isteklerine daha fazla seyirci kalamayan Tıbbiyeli Hikmet, söz alarak ayağa kalktı ve kongreye şöyle seslendi:

“Paşam; murahhası bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler.

Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle ret ve takbih ederiz. Farzımuhal manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddederiz!”

Bu konuşma üzerine Mustafa Kemal duygulanarak ayağa kalktı ve tarihe geçen şu konuşmayı yaptı:

“Arkadaşlar gençliğe bakın, Türk milli bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin.

Evlat müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz.

Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal, Ya ölüm!”

Sivas Kongresi’nden sonra Hikmet Bey Kurtuluş Savaşı’nda mücadele etti. İstiklal Madalyası ile şereflendirildi.  

Genel Cerrah olduktan sonra ülkenin dört bir köşesinde hizmet verdi ve ömrü boyunca siyasetten uzak durdu.

Soyadı kanunu ile Boran soyadını alan Tabip Yarbay Hikmet Bey, Sarıkamış’taki vazifesi esnasında, kar altında mahsur kalan bir birliğe yardım etmek üzere bizzat bölgeye gitti ve Mehmetçikle birlikte birkaç gün kar altında geçirdi. Bu zorlu günler sonrası önce zatürre, sonrasında da tüberküloz teşhisiyle Çamlıca’daki sanatoryuma yatırıldı.

Son bir senesinde Hikmet Boran’a, o sırada Galatasaray Lisesi’nde okuyan, ama daha sonra tüm Türkiye’nin tanıyacağı, oğlu Orhan Boran refakat etti. 1945 senesinde vefat eden Tabip Yarbay Hikmet Boran, askeri törenle, Karacaahmet Mezarlığı’ndaki şehitliğe defnedildi.

Orhan Boran son yolculuğuna uğurlarken dahi babasının milli mücadele döneminde yaptıklarını bilmiyordu. Olay, tarihçilerin araştırmalarıyla yıllar sonra ortaya çıktı.

Tıbbiyeli Hikmet’e göre, yaptığı ne anlatılacak ne de övünülecek bir şeydi.

Vatan borcuydu sadece…

O borç ödenmiş ve defter kapanmıştı…

Düşüncede Özgür, Eğitimde Çağdaş, Bilimde Evrensel